2 Ocak 2020 Perşembe

Buy*ology - Martin Lindstrom

 

Yeni kitabımız, "buy.ology": satın alma sanatı. Eğer sizde benim gibi bir alışveriş tutkunuysanız, satın aldığınız şeyler için sonrasında, özellikle öderken, pişman oluyorsanız, kitabı severek okuyacak olabilirsiniz. 

Çünkü gerçekten kapakta da yazdığı gibi satın almaya dair bildiğimiz her şeyin yanlış olduğunu, asıl meselenin bilinçaltının bize oynadığı oyunlardan kaynaklandığını ve büyük reklamcıların da ekseriyetle bu hileleri kullanarak aklımızı çeldiğini örnekleri, bilimsel araştırma sonuçlarıyla destekleyerek anlatan bir kitap.

Çeviride ufak hataların olması ve yazarın Türkiye'de bulunmayan uluslararası pazardan örnekler seçmiş olması kitabın dezavantajı sayılabilir ancak yine de savunduğu fikir genel hatlarıyla çok sağlam. Reklamcılık ve pazarlama mantığına ilginiz varsa tavsiye edilir. 

Altı Çizili Cümleler

- Satın aldığımız şeyleri... fazla para verdiğimiz için beğeniyoruz.

Bütün zamanımızı elimizdeki telefonla geçiriyor, etrafımıza nadiren bakıyorsak ne olur? Bir yaşındaki bebeğimizin ilk adımını izlemek ve aklımıza yazmak yerine akıllı telefonumuza kaydetmekle uğraşıyorsak ne olur? Tinder’da birinden hoşlanıp hoşlanmadığımıza karar vermek altı saniyemizi alıyorsa ve çok havalı EarPods’larımız, dünyaya “cehenneme kadar yolun var” diye çığlık atmak istediğimizde, karşımıza ses bariyeri çıkarıyorsa ne olur? Twitter’da gerçek duygularımızı ifade etmek için sadece 280 karakterle sınırlanıyorsak veya Facebook profilimiz o kadar fiyakalı ki artık onu kendimiz bile tanıyamıyorsak ne olur? Empatiyi kaybederiz.

Bir kere, 20. Yüzyılın marka büyüsüne köklü bir güvensizlik besliyorum ; üzerinde timsah ya da polocu amblemi olan tişörtler giymem, blucinlerimin etiketlerini de sökerim. Aslına bakarsanız, benim şirketlere değil, logolarını göğsümde taşıyarak kendilerine ayrıcalık tanıdığım için, onların bana para vermesi gerektiği düşüncesindeyim.


1 Ocak 2020 Çarşamba

Yeni Başlangıçlara...

Selamlar. 

Blog yazmaya başladığımda hayatımın bambaşka bir akışı vardı.

Şöyle geriye dönüp ilk yazdıklarıma baktığımda, mesleğimin, hayata bakış açımın, toplum içinde kendimi konumlandırdığım yerin çok farklı olduğunu ve bugüne kadar geçen zamanda çok ruhen çok değiştiğimi fark ediyorum. 

Hayat tecrübemin, bilgi birikimimin bugüne göre çok çok az olduğunu, hayatımda olmalı dediğim insanların şu an olmadığını :) ve onlarsız daha kaliteli yaşadığımı görüyorum.

Hem burayı, hem genel olarak yazmayı biraz ihmal ettiğim de aşikar.

Ama hayat... Gördükleri, gözlemledikleri, yaşadıkları, yaşayamadıkları, tanıştıkları, küstükleri, barıştıkları... İnsanı çok değiştiriyor.

Ben yazmadığım değil ama burada paylaşmadığım bu süre boyunca kendime yeni bir yol çizdim. 

Hayat arkadaşımı buldum, ki galiba bu yeni başlangıcımın en güzel kalemlerinden biri. :)

İçinde bulunduğum şartlar ile ilgili yeni kararlar aldım, bunları zamanla burada paylaşacağım. 

Geleceğe, yapmak istediklerime, parçası olmak istediklerime dair daha net fikirlerim var artık. Bunda hayat arkadaşımın rolü çok büyük, kendisine buradan da teşekkür etmem lazım :) Çünkü onun yardımıyla bakış açım, hayat vizörüm genişledi. Olmasaydı belki de aynı sonsuz döngüde debeleniyordum hala :)

Neyse ki tanıştık, buluştuk, kavuşmamıza da az kaldı. 

Şimdi bir yandan yeni yolum ile ilgili çalışmalar içindeyim, bir yandan da hayatta yapmayı en çok sevdiğim şeylerden biri olan kitap okumayı bireysel aktivite olmaktan çıkarıp biraz daha paylaşım üzerine devam ettirmeye karar verdim.

Eskiden okur, not alır, alt çizer, kitaplarımı da hiç kimseye vermezdim. Artık bunu değiştirmeye karar verdim. Daha aktif okuyarak uzun incelemelerle insanlara tavsiyede bulunmak, onlarla altını çizdiklerimi paylaşmak ve kitaplar üzerine yazmak istiyorum. 

Bunun için ilk işim bu blogu açmak oldu. 

Dolayısıyla boş defterimin artık bir kardeşi var :) Blog'un bir de instagram hesabı var: selinin.kitaplari

Bu iki kanaldan okuduklarımı, yazdıklarımı paylaşıyor olacağım. 

Ben heyecanlıyım.

Umarım her şey güzel olur. 

Görüşmek üzere.