28 Şubat 2021 Pazar

Şubat 2021

 

Su gibi akıp geçen bir Şubat ayı. Koşturuyor zaman gibi hissediyorum bugünlerde.

Bu ay Ocak ayına göre daha az zaman ayırabildim okumak için. Yine geçtiğimiz aya göre daha endişeli günler geçirdim. Gelecek kaygım daha yoğundu. Çalışmalarıma biraz daha hız verdim. Ve bir de bir oyuna dadandım, eski farmville günlerime geri döndüm :) Zamanımı aldığını kabul ediyorum ama bugünlerde yeterince dolu olan kafamı onunla dinlendiriyorum.

40 kitap hedefim devam ediyor. Muhtemelen yıl sonunda buna ulaşmış olacağım. 

Şubat ayını 5 kitapla kapattım. Böylelikle yıllık toplamda 12 kitaba gelmiş oldum.

Totalde 987 sayfa okudum. 

Bunun için 12 saat zaman ayırdım. 

Yine de verimli bir ay olduğunu düşünüyorum. Okuduğum 5 kitaptan 3ünün incelemesi blogda mevcut. Diğer ikisininki önümüzdeki hafta eklenmiş olacak. 

Umarım Mart ayı okumaya daha fazla vakit ayırabildiğim bir ay olur. 

Herkese sağlık, huzur ve kitap dolu günler.

Selin.

25 Şubat 2021 Perşembe

Kaza Süsü - Sunay Akın

 

Sunay Akın, hayatımda okumaktan en çok hoşlandığım yazarların başında geliyor. Kendisini bir kitap fuarında söyleşi yaparken çok kısa süreliğine tesadüfen dinleme fırsatı bularak tanıdım, sonra tüm söyleşilerini internet üzerinden takip etmeye çalıştım. Çalıştığım kurumun etkinliğinde 2 saat canlı olarak dinledim ve hayranlığım çok daha arttı. 

Her cümlesinde kendime bilmediğim bir şeyler kattığımı hissettim, vizyonumu genişlettiğini fark ettim. Çocuk olmak, çocukluğun yetişkinlik üzerindeki etkileri üzerine fikirleri, yalnızca henüz ziyaret edemediğim Oyuncak Müzesi bile başlı başına onu çok önemli ve kıymetli kılıyor gözümde.

Söylemlerini, insanı hiç sıkmayan, konudan konuya hiç takılmadan bağlayan anlatımlarını çok sevmenin yanı sıra kitaplarından da çok keyif aldım. Bugüne kadar okuduklarım hep deneme türündeydi. Bu defa şiir kitabını okumuş olmaktan çok keyif aldım. Kısa kısa şiirlerden oluşan 55 sayfalık kısacık kitabın içinden öyle cümleler çıktı ki, 500 sayfaya bedeldi. Kitabı bitirdikten sonra kitaplığıma kaldıramadım çünkü elimin altında dursun, ara sıra ortasından bir sayfa açıp bir şiir okuyayım istiyorum. 

Alın, okuyun, okutun.

Altı Çizili Cümleler

- Kutsal kitaplarda
aramam boşuna 
bir işaret
bilirim ki kuşların 
silah sesinden 
ürkmediği gün 
kopacak kıyamet.

- İki çocuk
rahatlıkla oturduğumuz 
kapının eşiğine 
kendi başıma zor sığıyorum bugün
büyüdükçe insan 
yalnız mı kalıyor ne?

- Meydanlar ki gamzelerindir İstanbul
bak, göreceksin; 
bir mayıs gününde tutuşacağız el ele
ve sen bizlere yeniden
gülümseyeceksin!


19 Şubat 2021 Cuma

Yazamadığım Romanın Öyküsü - Yiğit Okur


Yazamadığım Romanın Öyküsü. Bir gazete haberinden ilham alınarak başlandığı ifade ediliyor. Bu gazete haberi kitabı oluşturan üç bölümden birinin adı. Diğer bölümler Margörit ve Beklenmeyen Bir Rastlantı.

Gazete haberi kahramanımızın dikkatini şu şekilde çekiyor: Bâle şehrinin hayvanat bahçesindeki eşeğe cinsel tecavüzde bulunan Türk işçi beraat etti. Yargıç, eşekle cinsel ilişkiye girmek sanığın örf ve adetinde olduğu gerekçesiyle beraatine karar verdi.

Kitabın bundan sonraki bölümlerinde kahramanımız habere konu olan Türk işçiyle bir vesileyle bir araya gelip kendini onu kollarken, ona sahip çıkarken sonrasında ise akıbetini öğrenmeye çabalarken buluyor. 

Bazı bölümlerde anı yaşamak, geçmişi geçmişte bırakmak gibi sorgulamalar mevcutken, bazı bölümlerinde ise yargıcın örf ve adete dayandırarak verdiği berraat kararına ilişkin sorular soruluyor. 

Türk örf adetleri, Avrupa Birliği ile olan ilgisi üzerine ufak tespitler de mevcut. 
Kısa, yalın bir dille yazılmış, çokça dialoga yer verilmiş, kolay okunur bir kitap.
Yiğit Okur'un okuduğum ilk eseri. Diğerlerini de okuma hevesi uyandırdığını söyleyebilirim. Herkese keyifli okumalar.   

Altı Çizili Cümleler

- Hayal gücümüz asla masum değildir.

- Roman gerçek değildir ki, bir izdüşümdür. Gerçek olsa belgesel olur, belgesel de roman değildir. 

- Bakışta söz yoktur. Kaldı ki, sözcükler ne kadar yetersiz, cılız, hastalıklıdır. Anlatanla dinleyenin, yazanla okuyanın aynı titreşim içinde oldukları anlar ne kadar enderdir. Oysa bir bakış, tek bir bakış... Sözsüz, sözcüksüz...

17 Şubat 2021 Çarşamba

Eşyanın Tabiatı - Mark Miodownik

Eşyanın Tabiatı, aşağıdaki "Pek çok bakımdan alelade bir fotoğraf" açıklamasıyla 5. sayfasında yer edinmiş fotoğrafla başlıyor. Yazar dairesinin terasında çay içerken çekilmiş gerçekten sıradan bir fotoğraf. Özelliği ve kitapta yer almasının sebebi şu ki, fotoğrafta yer alan 10 adet malzeme hitabın ana konusunu oluşturuyor. 

Üstüne dünya kurduğumuz malzemelerin olağanüstü öyküleri. Çelik, kağıt, beton, çikolata, plastik, cam, porselen kitapta yer verilen malzemelerden bazıları. 

Kitap anlattığı malzemelerden ötürü teknik bilgiyle dolu sıkıcı bir kitapmış gibi hissettirse de, okumaya başladığınızda hiç de öyle olmadığını görüyorsunuz. Çok fazla görsellikten, resimlerden faydalanılmış olması malzemenin kolay tanınmasını sağlıyor. Bunun yanısıra bilimsel bilgilere daha az yer verilirken, her bir malzeme mutlaka yazarın kendi yaşamında onu ilk fark ettiği, ya da onunla ilgili ilk ilginç bilgiyi öğrendiği andan anlatılmaya başlanıyor. 

Her malzeme ile ilgili çok ilginç bilgiler var kitapta. Örneğin kırık çıkıkların tedavi sürecinde alçının içerisine sağlamlığı artırması için sargı bezi konarak uygulanması Türkler tarafından bulunmuş bir teknikmiş. 

Çikolata'nın kelime anlamı "acı su" demek imiş. 

Plastik fildişi bilardo toplarının üretiminin yüksek maliyetli olması sebebiyle kullanılmaya daha doğrusu denenmeye başlamış. 

Romalılardan önce pencerelere cam konmaz, adına da rüzgar gözü (wind eye) denirmiş. 

Elmas ve kurlun kalem ucu atom dizilimleri farklı olan aynı iki maddeymiş. 

Kitap kokusu aslında çürük kokusuymuş.

Bu ve bunun gibi başka bir çok ilginç bilgiyi okumak çok keyifliydi. Edebiyata, romanlara biraz ara vermek isteyenlere tavsiyemdir. 

Herkese keyifli okumalar.

Altı Çizili Cümleler 

- Kitaplar, toplu halde bakılınca bir kütüphaneden daha fazlasını ifade eder, kimliğimizi tanımlar.

- Kalitesiz beton, saatli bombadır ve dünyanın dört bir yanına dağılmıştır. 

- Bir nesneyi gizledikten sonra ortaya çıkararak, alma verme eylemini bir ritüel haline getiren ve o nesneyi bir armağana dönüştüren, kağıttır.

- "Elmaslar ölümsüzdür" sloganını uydurarak, tektaş nişan yüzüklerinin ebedi aşkın yegane gerçek ifadesi olduğu fikrini icat ettiler. 



13 Şubat 2021 Cumartesi

Son - Ayşe Kulin

Bir Ayşe Kulin kitabı daha. 

Aslında Kanadı Kırık Kuşlar ve Kördüğüm kitaplarının devamı ancak tek başına da güzel, akıcı, insanı saran bir hikaye.

Kitabın en başında ana kahraman veya anlatıcı olarak düşünülen karakterin sonunu okuyunca o kitabı daha hızlı bitirdiğimi fark ettim bu kitapla. Daha çekici olduğunu düşünüyorum ve bende daha fazla merak uyandırıyor.

Bu kitapta hikaye Derya'nın anlatmasıyla başlayıp tesadüfen tanıştığı Esra, eşi Hakan, babasının evinde çalışan İbo ve Nebahat, komiser Vural ve diğer karakterlerin kendi ağızlarından anlatımıyla devam ediyor. Bu tarzda anlatımı karakterlerin kendi bakış açılarından dinlediğimi hissettirdiği için daha çok seviyorum. Hem de zekice bölümlendirilmiş olması kitabı daha kolay okunur kılıyor. 

İki kadın, Derya ve Esra'nın hikayelerini ben çok sevdim.

Biri evli ve çocuklu, diğeri bekar bu iki kadının dik duruşlarını, toplum içinde yer edinmeye çalışırken radikal kararlar alma çabalarını takdir ettim. 

Tesadüfler sonucu çok kısa süreyle bir arada kalmış fakat özellikle birinin hayatının kalan bölümünde bu tanışmanın izlerini hep taşıyacağı hikayeyi çok severek okudum.

Tavsiye ediyorum.

Herkese keyifli okumalar.

Altı Çizili Cümleler 

- Denize doğru akarken, birbirine karışan nehirler gibi... Ben seni hiç unutmayacağım, sen beni hiç hatırlamayacaksın.

- Geleceği göremeyen çoğu yaşıtım gibi, ben de gergin ve çaresizdim. Boşuna dememişler, coğrafya kaderdir diye. Sadece kader mi, kederdi de!

- Gerçek hep kocaman bir keşke oluyor.

- Beni hiç düşünme... Hayat bana her koşula uymayı öğretti.
 

10 Şubat 2021 Çarşamba

Aylak Adam - Yusuf Atılgan

 

Şubat ayının ilk kitabıyla merhaba.

Yusuf Atılgan'ı ilk kez okudum. Aylak Adam'ın da Türk Edebiyatı'nın tanınmış eserlerinden olduğunu biliyordum. Şubat 2021 bunun için doğru zamanmış :)

Kitap 4 mevsimin isimleriyle adlandırılmış 4 bölümden oluşuyor. Babasından kalan miras sayesinde çalışma ihtiyacı hissetmeyen aylak bir adamın gözünden gündelik yaşam anlatılıyor gibi görünse de, içerisinde ciddi psikolojik çözümlemeler mevcut. Günlük yaşamımızda her an karşılaşabileceğimiz, standart denilebilecek toplum insanının gel-gitleri ve derinlerde yaşadıkları acılarına tanık oluyorsunuz.

İsim kullanmayı sevmeyen hatta aidiyet hissetmeyip gereksiz bulan aylak adam, yalnız, kendini fazlasıyla düşünmeye vermiş, her gün yürürken hem kendisi hem karşılaştığı diğer insanlar üzerinde düşünen ve okurken okuru da düşünmeye sevk eden bir karakter. Bu sebeple bir roman için az sayfa sayısına sahip olmasına rağmen ağır ilerliyor çünkü gündelik hayatla ilgili basit diyerek geçiştirdiğimiz, önemsemeden atladığımız olaylarda bile sorgulanacak, sindirmeden geçilmeyecek tespitleri bulunuyor.

Mektuplar ve günlükleri de barındıran Aylak Adam'ın en önemli teması çocukluktan kalma travmalarına bağlı olarak yaşadığı sevgisizlik hissi ve maddi sıkıntı ve çalışma zorunluluğu olmadan gezerek, okuyarak, görerek yaşamak insana gerçek mutluluğu sağlayıp sağlamayacağı üzerine yaptığı sorgulama. Bakıldığında iş yaşamı stresinden uzak olmak, para kazanmak zorunda olmamak biz modern dünya kölelerine uzaktan hoş gelebilir ama işe yarama duygusundan yoksun olmak, üretme hazzından ya da verilen hizmetlere ilişkin manevi tatmin duygusundan mahrum olmak uzun vadeli gerçek mutluluğu elde etmemizi sağlamaz. Bence. Kitapta da bu sorgulama güzel işlenmiş. Ben Yusuf Atılgan'ın tarzını sevdim. Diğer kitaplarını da okuma isteği uyandırdı. Tavsiye ederim.

Herkese keyifli okumalar.

Altı Çizili Cümleler

- İnsanları yalan söyledikleri zaman dinlemeyi severim. Olmak istedikleri ama olamadıkları "kişi"yi anlatırlar.

- Bir gün sana dünyada katlanılacak tek şeyin sevgi olduğunu öğreteceğim.

- Dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. Tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır. Kimi zenginliğine tutunur; kimi müdürlüğüne; kimi işine. Ben toplumdaki değerlerin ikiyüzlülüğünü, sahteliğini, gülünçlüğünü göreli beri, gülünç olmayan tek tutamağı arıyorum: Gerçek sevgiyi!

- Hep böyleydi. Bir şey en gerektiği anda olmazdı.

- Ne yamansınız dökme kalıplarınızla; bir şeyi onlara uydurmadan rahat edemezsiniz.