Eşyanın Tabiatı, aşağıdaki "Pek çok bakımdan alelade bir fotoğraf" açıklamasıyla 5. sayfasında yer edinmiş fotoğrafla başlıyor. Yazar dairesinin terasında çay içerken çekilmiş gerçekten sıradan bir fotoğraf. Özelliği ve kitapta yer almasının sebebi şu ki, fotoğrafta yer alan 10 adet malzeme hitabın ana konusunu oluşturuyor. Üstüne dünya kurduğumuz malzemelerin olağanüstü öyküleri. Çelik, kağıt, beton, çikolata, plastik, cam, porselen kitapta yer verilen malzemelerden bazıları.
Kitap anlattığı malzemelerden ötürü teknik bilgiyle dolu sıkıcı bir kitapmış gibi hissettirse de, okumaya başladığınızda hiç de öyle olmadığını görüyorsunuz. Çok fazla görsellikten, resimlerden faydalanılmış olması malzemenin kolay tanınmasını sağlıyor. Bunun yanısıra bilimsel bilgilere daha az yer verilirken, her bir malzeme mutlaka yazarın kendi yaşamında onu ilk fark ettiği, ya da onunla ilgili ilk ilginç bilgiyi öğrendiği andan anlatılmaya başlanıyor.
Her malzeme ile ilgili çok ilginç bilgiler var kitapta. Örneğin kırık çıkıkların tedavi sürecinde alçının içerisine sağlamlığı artırması için sargı bezi konarak uygulanması Türkler tarafından bulunmuş bir teknikmiş. Çikolata'nın kelime anlamı "acı su" demek imiş.
Plastik fildişi bilardo toplarının üretiminin yüksek maliyetli olması sebebiyle kullanılmaya daha doğrusu denenmeye başlamış.
Romalılardan önce pencerelere cam konmaz, adına da rüzgar gözü (wind eye) denirmiş.
Elmas ve kurlun kalem ucu atom dizilimleri farklı olan aynı iki maddeymiş.
Kitap kokusu aslında çürük kokusuymuş.
Bu ve bunun gibi başka bir çok ilginç bilgiyi okumak çok keyifliydi. Edebiyata, romanlara biraz ara vermek isteyenlere tavsiyemdir.
Herkese keyifli okumalar.
Altı Çizili Cümleler
- Kitaplar, toplu halde bakılınca bir kütüphaneden daha fazlasını ifade eder, kimliğimizi tanımlar.
- Kalitesiz beton, saatli bombadır ve dünyanın dört bir yanına dağılmıştır.
- Bir nesneyi gizledikten sonra ortaya çıkararak, alma verme eylemini bir ritüel haline getiren ve o nesneyi bir armağana dönüştüren, kağıttır.
- "Elmaslar ölümsüzdür" sloganını uydurarak, tektaş nişan yüzüklerinin ebedi aşkın yegane gerçek ifadesi olduğu fikrini icat ettiler.