27 Aralık 2020 Pazar

Yaşama Uğraşı - Cesare Pavase

 

Günlükleri hep çok severek okurum. Çünkü hem yazan kişi hem de yazılan dönem ve ortam konusunda oldukça güzel ipuçları verir. 

Cesare Pavase'nin okuduğum ilk kitabı: Yaşama Uğraşı. 1935 ile 1950 yılları arasında yazdığı günlük metinlerinden oluşuyor. 

Şiir, edebiyattan başlayarak, ikili ilişkiler, dünya düzeni ve benzeri hemen her konuda fikirlerini yazmış. Zaman zaman bıkkınlığı, intihara olan meylinden bahsetmiş. İlk dönemler korkuyla bahsettiği intihara ne yazık ki zamanla cesaretlenmiş ve Yaşama Uğraşı'nı "Tiksiniyorum bütün bunlardan. Sözler değil. Eylem. Artık yazmayacağım." sözleriyle bitirmiş. Bu satırlardan 9 gün sonra ise kaldığı otel odasında hayatına son vermiş. 

Kitap yalın ve bir çırpıda okunabilecek bir kitap değil. Çünkü bahsedilenler üzerinde fazlasıyla düşünmeyi hak ediyor. Satır aralarındaki sorgulamalar, hayatla ilgili bezmişlikler ve intihara giden bir yol gibi devam ediyor. 15 yıllık ve intiharla biten bir ruh çözümlemesi gibi. 

Bu türde kitapları seven okurlara tavsiye ediyorum. İyi okumalar.


Altı Çizili Cümleler


- Kaç yaşında olursan ol, uyuyunca geçecekmiş gibi gelecek. Kaç yaşında olursan ol, uyuyunca geçmeyecek. 

- İnsanın çocukluğu, derdini söylemekle ona çare bulmanın aynı şey olmadığını anlayınca biter. 

- İntiharı düşünen bir insan için en kötü şey kendisini öldürmesi değil, bunu düşünüp yapmamasıdır. İntihar düşüncesine - bir alışkanlık haline gelen intihar düşüncesine - yol açan manevi çöküntü kadar aşağılık bir şey yoktur. 

- Yanlışlar hep başlangıçla ilgilidir.    

15 Aralık 2020 Salı

Ağ - Kemal Sayar, Berna Yalaz

"Hayatta gerçekleştirmeyi en çok istediğiniz ilk beş şeyi düşünün. 
Şimdi de gün içinde zamanınızı en çok ayırdığınız beş şeyi. 
Listeleriniz arasında ortak tek bir madde bile bulamayacağınıza eminim."

Bence çok etkileyici bir tespit. Etkileyiciliği içerdiği haklılık payından kaynaklanıyor. Bir günümüzü gözden geçirdiğimizde, farklı sosyal medya mecralarında nasıl vakit öldürdüğümüzü, bize hiç bir faydası bulunmayacak paylaşımlarda kaybolduğumuzu ve su gibi akıp giden zamanı fark edemeyişimizi kitap çarpıcı bir şekilde anlatıyor. 

Sanal alemde hissettiğimizi sandığımız anlık mutluluklar, kandırılışlarımız (sadece ilişkiler olarak düşünmeyin, reklamlar ve pazarlama sektörü de bunun bir parçası, hatta büyük bir parçası), başkalarının gerçek olduğundan o kadar da emin olmadığımız yaşamlarına bakarak adeta hipnotize olmamız ve sonrasında yaşanan mutsuzluk... Tüm bunların bizim benliğimize, psikolojimize, hayatımıza, bakış açımıza hatta sevdiklerimize olan etkisi...  Hepsi bu kitapta. Yaptığı doğru tespitlerin yanı sıra durumu biraz olsun değiştirebilmek için öneriler de mevcut. Hatta dijital detoks yöntemlerine bile yer verilmiş.  

Okurken düşündüren bir kitap olduğu için, okuması biraz uzun sürebiliyor, tabi ki bir roman akıcılığında olamaz. Ama ara ara sayfalarını karıştırmak işe yarayabilir, bu yüzden baş ucu kitabı olarak bile kullanılabilir bence. Hayata katkısı olacak kitaplardan biri olduğunu düşünüyorum.

Kitabın yazarlarından biri Kemal Sayar, bir psikiyatri profesörü, yazar ve çevirmen. Kendisinin bu konu ve psikoloji vb konular üzerine yazmış olduğu çok sayıda kitabı var. Diğer yazar Berna Yalaz ile ortak yayımladıkları bir kitapları daha var. O kitapta da internet çapındaki ilişkilerin değişimin inceliyorlar. Onun ismi "Sanal Aşk". Onu da en kısa sürede okumak istiyorum.

Özetle "Ağ - Sanal Dünyada Gerçek Kalmak" okunmaya değer bir kitap. Tavsiye ederim. İyi okumalar.

Altı Çizili Cümleler

- Bugün kendimizle o kadar sarhoşuz ki başka insanların yiyip içtiklerimizle, gittiğimiz tatille, çocuğumuzun doğum günüyle ilgileneceklerini sanıyoruz.

- Nihayetinde tüm selfie'ler tek bir şey söyler: Beni Beğen!

- Telefonlar her ne kadar hayatımızı kolaylaştırsalar da, hayattan keyif almamıza yarayan en önemli şeylerden biri olan anın içinde kalabilme yetisini tamamen kaybettik.

- Başkalarını nasıl da çekici, başarılı ve mutlu bir insan olduğumuza ikna etmeye çabaladıkça gerçekte en derinimizde, ta içimizde ne ölçüde yetersiz, başarısız ve mutsuz hissettiğimizi kendimize hatırlatmış oluyoruz.
 

7 Aralık 2020 Pazartesi

ErteleME! - Steve Chandler

Zaman yönetimi ile ilgili okuduğum en iyi kişisel gelişim kitabı. 

Kişisel gelişim kitapları ile ilgili hepimiz biraz önyargılıyız, ve birçoğunda da haklıyız, bunu biliyorum ama bu kitapla ilgili bahsedeceğim ilk nokta, tüm ana fikirler ayrı bölümler halinde ve çok yalın, kısa kısa, okuması ve anlaması çok kolay biçimde verilmiş. 

Zaman ana başlık olsa da, ilişkiler, para yönetimi, alışkanlıklar, motivasyon, mutluluk gibi önemli konu başlıklarına da ustaca değinilmiş. 

Hayatın her alanında listeleyerek, listeleri tamamlayarak, ertelemeden, yarım bırakmadan daha başarılı, daha mutlu, daha özgüvenli ve hatta daha zengin olunabileceğine ilişkin çok kıymetli bilgiler mevcut.

Ben çok beğendim, çok kısa sürede de okudum. Ama hayatımda uygulayacağım fikirler ve püf noktalarının etkisi çok çok uzun vadeli olacak, buna eminim. 

Ertelemeyin, okuyun :)

Altı Çizili Cümleler

- Hayatta neye odaklanırsanız o büyür. 

- Yapmayı seçtiğiniz şey için zaman yaratın.

- Beni sadece benim düşünce biçimim yıpratabilir. Aslında bu beni yıpratabilecek olan tek şey. Benim düşünce biçimim.

- Gurur duyacağı belirli bir kapasitesi olmayan, üretecek bir şeylere gebe olmayan, yeni ve güzel bir şey yaratamayan ve varoluşu zenginleştirmeyen bir tek insan bile gelmez bu dünyaya. Bu dünyaya bomboş gelen tek bir insan bile yoktur.

- Çelişkili bir durum gibi gözükse de, en büyük yaratıcılık, kendiniz için geliştirdiğiniz mümkün olan en sıkı plan dahilinde çalışınca gerçekleşiyor.


4 Aralık 2020 Cuma

Evlenilecek Kadın - Margaret Atwood

 

Margaret Atwood'u Handmaid's Tale (Damızlık Kızın Öyküsü) dizisi ile tanıdım. Kitabının konusundan yola çıkılarak dizi yapılmış olması ve distopik bir eser olmasıyla dikkatimi çekti. Dizinin ilk sezonunu ilgiyle izledim, hemen ardından kitabını da okudum. Diziden çok daha güzel bir deneyimdi kitabını okumak.

Sonrasında yazarın 24 yaşında yazmış ve yayımlatmış olduğu ilk kitabını okudum. Evlenilecek Kadın. 

Kitapta tüketici davranışları üzerine anket ve araştırmalar yapan bir şirkette çalışan Marian karakteri ve ev arkadaşı Ainsley ile diğer karakterler Len , Joe, Clara, Duncan ve Peter üzerinden kadın olmak üzerine bir hikaye anlatılıyor. 

Kitabın orijinal adı: "The Edible Woman". Yani "Yenilebilir Kadın". Yazar kitabın adına bir şekerci dükkanının vitrinindeki domuz biçimindeki acıbadem kurabiyelerine bakarken karar verdiğini yazmış kitabın önsözünde. Bunu bir sembolizm olarak kullanmış. Ana karakterin yaptığı kekin üzerine süslemelerle kadın resmi çizmesi ve sonrasında şekerden kadının başını vücudundan ayıran çatal darbesini kendisinin vurması bunun işareti.

Kariyerinde fena sayılmayacak bir noktadayken sevgilisi Peter'dan evlilik teklifi almasıyla kendini, insanlığını ve kadınlığını sorgulamaya başlayan karakterimiz, eski arkadaşı, uyumsuz karakter Duncan'ın da etkisiyle kendini bambaşka bir noktada bulur, beslenme tercihlerini değiştirir. Bir yandan da ev arkadaşı Ainsley'le birlikte toplumdaki kadın rolüne biçilen standart kriterlere karşı çıkar. Bir çocuk annesi ve ev sahibi kadın ise yalnız yaşayan bu iki kadına karşı tavırlarıyla toplumun ta kendisi rolünü tek başına üstlenir. 

Okurken çok keyif aldığım, aynı zamanda düşündüren bir kitap oldu, dili çok akıcı. Olay örgüsü insanı şaşırtan cinsten. Tavsiye ediyorum. Keyifli okumalar.

Altı Çizili Cümleler

- Öylesine içimize kapanmışız ki, kendimizden başka kimseyi görmez olmuşuz.

- İnsan ırkının gitgide dejenere olduğunu biliyoruz ve bunun tek nedeni insanların zayıf genlerini hiç düşünmeden sonraki kuşaklara geçirmeleri.

- Kendi kendine acımak bir süre sonra sıkıcı olmaya başlar. Ama bu senin kişisel çıkmaz sokağın, kendin icat ettin, oradan kurtulmanın yolunu da kendin bulmak zorundasın. 

- Eğer bireyler yolu açmazsa toplumlar nasıl değişebilir?