Hızımı alamayıp bugün bir Stefan Zweig öyküsü daha okudum :)
Şu ana kadar okuduğum 3 Stefan Zweig öyküsünde de dikkat ettiğim bir nokta var. Öykülerde çok az dialog bulunuyor. Buna rağmen öyküyü okumaktan hiç sıkılmıyorsunuz. Genelde hikayenin anlatımını durağanlıktan çıkarmak için konuşmalara yer verilir, anlatımda dialoglardan yararlanılır. Zweig o kadar başarılı bir öykü anlatıcısı ki buna ihtiyaç duymuyor, dialoglar olmadan da hikayeyi akıcılığını bozmadan aktarabiliyor.
Bu öyküde de kahramanımız Madame de Prie bir dönem Fransa'nın yönetimini üstlenmiş, mektuplarıyla insanların hayatlarını değiştirmiş, emirler vermiş bir kadın. Gün geliyor görevinden azledilerek sürgüne gönderiliyor. Burada önceki şaşaalı hayatının aksine acı ve yalnızlıkla başbaşa kalıyor. Çöküşü de böyle başlıyor.
Ruhen boşluğa düşmesi sonucu yaşadıkları psikolojik tahliller yapılarak aktarılıyor. Köy yaşamı ile yaşadığı çatışma, eski günlere duyduğu özlem ve kendisini bekleyen trajik son bir kadın penceresinden çok iyi aktarılmış.
Tavsiye ediyorum, herkese keyifli okumalar.
Altı Çizili Cümleler
- Tek bir insanın diğeri için neler ifade edeceğini hiç bilmemişti, çünkü hiç yalnız kalmamıştı.
- Ruhu çoktan ölmüştü: Geriye kalan sadece bedenini öldürmekti.
- O da kadınların çoğu gibi tümüyle başkalarının ruh halinden beslenirdi. Arzulandığı zaman güzeldi, zeki insanların arasında nüktedandı, gururu okşandığında kibirliydi, sevildiği zaman aşıktı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder