Her bir Elif Şafak kitabı bitirdiğimde kendimi tekme tokat dövülmüş gibi hissediyorum ve bir süre yeni bir kitap okumaya başlayamıyorum.
Bu kitapta da Tekila Leyla'nın ve 5 candan dostunun çok çarpıcı, dehşet verici hikayesi insana vicdan muhasebesi yaptırıyor. Yaşananların sadece roman karakterlerinin başına gelen türden olmasını istemek ama kitabın sonu yaklaştıkça hepsinin birer Türkiye gerçeği olduğunu anlamak, bir yerlerde bunların halen yaşanıyor olduğunu bilmek... Çok üzücü.
Tanık olduğum için gurur duyacağınız türden bir hikaye değil, aksine ürkütücü, acı, boğazınıza bir şey takılmış ve kurtulamıyormuşsunuz gibi... Buna rağmen elimden bırakamadım.
Bir kadın karakterin yaşadıkları etrafında kadın erkek ilişkileri, Türkiye'de kadın olmanın getirdiği toplumsal beklentiler ve alışılagelmiş toplum düzeni üzerine eleştiriler de ustaca yapılmış. Dil, anlatım zaten bildiğimiz Elif Şafak tarzı.
Etkisinden bir süre kurtulamayacağı, şahane bir kitap arayanlara tavsiyem.
Altı Çizili Cümleler
- Leyla'ya kalsa, insanlığın başına gelebilecek en kötü şey kıyamet değildi. Medeniyetin bir anda toptan silinip gitmesi ihtimali ürkütücüydü, doğru. Ama çok daha ürkütücü olan bir şey vardı; tek tek bizim kendi bireysel ölümlerimizin dünyanın düzenine zerre kadar etkisi olmadığını ve hayatın bizle ya da bizsiz ertesi sabah aynı şekilde devam edeceğini kavramak. En korkutucu olan bu değil miydi?
- Bazen en alışkın hissettiğin yer, aslında en az ait olduğun yerdir.
- En ürkek insanların bile değiştiği bir an vardır. En korkak olanların bile korkmaktan bıktıkları bir eşik vardır. O eşik geçilmeyegörsün bir kez, korku kaybolur.