29 Ocak 2021 Cuma

Serenad - Zülfü Livaneli

"Serenade für Nadia" 
        Maximilian Wagner

İlk kez bir Zülfü Livaneli kitabı okudum ve kitapta kayboldum. Kitaba başlayacağımı Instagram hesabımda duyurduğumda çok etkileyici bir kitap olduğunu söyleyenler oldu. Ama itiraf etmeliyim ki bu kadarını beklemiyordum. 

Hatırı sayılır uzunlukta olmasına rağmen çok kısa sürede bitirdim çünkü iş dışındaki zamanlarımın çoğunda elimden bırakamadım. Bu benim için önemli bir ölçüt çünkü her kitap okumaya devam etmek konusunda bu kadar talepkar olmuyor. Kitabı bitireli 2 gün oluyor, incelememi yeni yazabiliyorum çünkü etkisinden kurtulamadım. 

4 kadın karakter: Maya, Ayşe (Maya), Semahat (Mari) ve Nadia (Katharina)

Biz hikayeyi üniversitede memur olarak çalışan Maya'nın ağzından dinliyoruz. Maya işi gereği profesör Maximilian Wagner ile tanışıyor. Sonrasında onun hikayesini dinlemeye başlıyor. Max'ın uğruna Serenad bestelediği büyük aşkı Nadia sahneye çıkıyor. Tüm bu hikaye Maya'nın anneannesi Ayşe ve babaannesi Semahat'ın hikayeleri ile birleşiyor çünkü Nadia, Ayşe ve Semahat çok benzer hayat hikayelerine sahipler, yaşam süreleri aynı olmasa da. Bu üç kadın doğdukları coğrafya sebebiyle zulüm görmüş, saklanma zorunluluğu duymuş, ve hatta isimlerini değiştirmek zorunda kalmışlar. Nadia diğer iki kadın kadar uzun ömürlü olamamış ve ne yazık ki Max'ın da ölümsüz aşkı olarak kalmış. 

Coğrafya kaderdir diyor kitap. Nüfus kağıdında doğum yeri olarak geçen bölümden çok daha fazlası, bize seçme şansı sunulmayan doğduğumuz coğrafya... Bununla birlikte ciddi bir tarih bilgisi... Hitler'in döneminde insanlara yapılan zulümler, devletler arası bürokrasinin filler tepişirken çimenler ezilir misali günahsız insanların yaşamına mal olması, yarım kalmış hayatlar... Hepsi çok etkileyici ve akıcı anlatılmış. Okurken bitmesini istemediğim sınırlı sayıdaki kitaplardan biri olduğunu söyleyebilirim. Okumalısınız, bu hikayeye tanık olmalısınız. Keyifli okumalar.

Altı Çizili Cümleler

- Haklı olanı güçlü kılamadığımız için güçlü olanı haklı kılıyoruz.

- Hiçbir iktidar masum değildir. Bütün iktidarlar öyle ya da böyle birinin katilidir. 

- Doğrudur; kitap okumak karın doyurmuyor. Ancak karnı tok, beyni boş adamlardan çektiğimiz kadar hiç kimseden çekmedik. 

- Yanımda olmanı istiyorum diyemediğim için bu yağmur içimi ıslatıyor dediğimi nasıl anlamaz? Düpedüz, sarıl bana dedikten sonra, sarılmanın ne anlamı kalır?  

 

24 Ocak 2021 Pazar

Talebe - Tara Westover

 

Talebe bir öz yaşam öyküsü. Yazar Tara Westover, Mormon bir ailenin 7 çocuğundan biri. 

Aile dışa tamamen kapalı bir çevrede, doktorlara, bilime, eğitime inanmayan yalnızca kıyamet inancıyla var olan, tüm ihtiyaçlarını doğadan karşılayan bir yaşam stiline sahip. 

Tara babasıyla ve diğer kardeşleriyle ağır işlerde çalışır. Okulla, hastaneyle bile 16 yaşına kadar tanışmaz, zira kimliği bile çıkarılmamıştır. 

Okumaya karar verdiğinde hayatı değişir. Ailesi ile eğitimi arasında seçim yapması gerekir, dışlanır, şiddet görür. Ama vazgeçmez. Ödeyeceği bedelleri, çekeceği acıları düşünür ve buna rağmen devam eder. 

Çizeceği yolu ararken yaptığı sorgulamalar, tek başına, ailesinden uzakta verdiği hayat mücadelesi ders niteliğinde. 

Son zamanlarda okuduğum en etkileyici kitaplardan biri diyebilirim. Kesinlikle okunmalı. Tavsiye ediyorum. İyi okumalar.

Altı Çizili Cümleler

- Sadece kendine bel bağlarsan şansın daha yüksek olur.

- Hayatım bana başkaları tarafından hikaye edilirdi. Bu anlatıcıların sesleri etkileyici, zorlayıcı ve mutlaktı. Kendi sesimin de onlar kadar güçlü olabileceği aklıma hiç gelmemişti.

- Ayrılık kalıcı mı, günün birinde geri dönmenin bir yolunu bulur muyum, bilmiyorum ama bana huzur getirdiğini biliyorum. 

- Erkekler zora düşmüş, kafası durmuş bir kadını kurtarma fikrine zaten bayılır. Tek yapmam gereken kenara çekilmek ve kahramanı oynama fırsatını ona vermekti. 

15 Ocak 2021 Cuma

Füreya - Ayşe Kulin

Cumhuriyet tarihinin ilk kadın seramik sanatçısı. Füreya Koral'ın hikayeleştirilmiş yaşam öyküsü.

Bu kitapla ilgili ilk belirtmem gereken şey kitabı bugüne kadar okumamış olmam konusundaki pişmanlığım. Yaşam öykülerini okumayı çok seviyorum, bu kitabı nasıl atlamışım, hiç bilmiyorum.

Kitabın bazı bölümleri Füreya'nın ağzından anlatılıyor, bazıları ise yaşadığı dönemin siyasi, toplumsal, kültürel olayları dış anlatıcı tarafından. 

Çocukluğu, ilk genç kızlığı, Atatürk'le tanışması ve hayatı boyunca yaşayacağı kıymetli anılar, evlilikleri, sağlık problemleri, seramikle tanışması. Tüm bunlar araya giren Füreya'nın anlatımıyla bir yapboz gibi birleşiyor. 

Atatürk, 9 yaşındaki Füreya'nın hatıra defterine şu notu yazıyor: Füreya Hanım, Görüyorum ki siz çok çalışkan bir insansınız. Millet sizden çok şey bekliyor. Siz çalışmalı ve bir şeyler vermelisiniz memlekete. Bu not Füreya'ya hayatı boyunca ilham oluyor ve hayatının her aşamasında, faydalı olacak bir şeyler yapmalıyım, hayatım sabun köpüğü gibi olmamalı bakış açısından hareketle üretmeye gayret ediyor. Ve tesadüf eseri, hastayken oyalanması için getirilen toprak onun hayatını tümden değiştiriyor. 

Yaşanmışlık ve tarih kokan çok akıcı bir kitap. Hayatımızın tutkusunu bulmak için ideal bir zaman dilimi olmadığını, bunun için hiçbir zaman vazgeçmememiz gerektiğini anlatması da benim için çok kıymetli. Dili, anlatımı çok sürükleyici. Çok kısa sürede bitirdiğim bir kitap oldu. Füreya Koral'ın hikayesini artık bildiğim için çok mutluyum. Tavsiye ediyorum. Keyifli okumalar.     

Altı Çizili Cümleler

- Yaşam insanlara affetmeyi de öğretiyor, ölümü kanıksamayı da.

- Bir insanın bedeninin yatağa bağlı kalması mı daha korkunçtur, yoksa ruhunun dört duvar arasına düşmesi mi? Ben her ikisini de yaşadım, biliyorum. İnanın bana, ikincisi daha azap veriyor, hem insanın kendine, hem de etrafındakilere. 

- Evet, kesinlikle bir hiçti hayat. Bugün varsan yarın yoktun. Ve eğer bugün varolacaksan, bir anlamı, bir sevinci olmalıydı bu varoluşun.                                                 

            

11 Ocak 2021 Pazartesi

Elveda Güzel Vatanım - Ahmet Ümit

 

Elveda Güzel Vatanım... 

"Ölüm, şehirlerimizi kaybetmeyle başlar, vatanımızı kaybetmeyle neticelenir. Sahi neydi vatan? Bir toprak parçası mı, uçsuz bucaksız denizler, derin göller, yalçın dağlar, verimli ovalar, yemyeşil ormanlar, kalabalık şehirler, tenha köyler mi? Şimdi farkına varıyorum ki, benim için bir tek vatan varmış, o da sensin... Seni kaybettiğim anda vatanımı da yitirmeye başlamışım."

Selanikli Müslüman genç Şehsuvar Sami'nin Selanikli Yahudi Ester'e olan büyük aşkı. Vatanı uğruna vereceği mücadeleyle onun arasında bir tercih yaptığını sanarken aslında ikisinin de aynı şey olduğunu keşfi ve ikisini de yitirmesi. Tüm bunların ışığında, yaşam, sevmek, "serdengeçti" olmak, sadakat, ihanet üzerine ciddi sorgulamalar. Ve tarihin kronolojik olarak anlatımı. 

Kitap Şehsuvar Sami'nin büyük aşkı Ester'e 16 gün boyunca günün farklı saatlerinde yazdığı mektuplardan oluşuyor. Her mektupta hislerinden ve günlük minvalinde yaşadıklarından kısaca bahsettikten sonra tarihin sayfalarına dönüyor. Bir araya gelişleri, ayrılışları ve Şehsuvar Sami'nin Ester'i arayışı çok hüzünlü ve etkileyici. Kitabın sonunda ise karakterlerin sürprizli sonu yer alıyor. 

Ahmet Ümit'in su gibi akıp giden, yoğun tarih bilgisi ve kalabalık tarihi karakterlere rağmen bir sayfasında bile sıkmayan çarpıcı anlatımıyla bu kitabı çok severek okudum.   

Şehsuvar Sami okuduğum karakterler arasında hüzünlü hikayeleriyle iz bırakanlardan oldu. Tavsiye ediyorum.

Altı Çizili Cümleler

- Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki bırakalım yarınımızı, bugünümüzden emin olmak bile mümkün değil.

- İnsanoğlu dünyanın en büyük muammasıdır.

- İnsan tarihin rüzgarı karşısında, okyanusa düşmüş bir ceviz kabuğu gibidir. Ne kadar şuurlu davranmaya çalışırsa çalışsın, kaderi dalgaların insafına kalmıştır.

- Dediğim gibi, bir sıkıntısı vardı; ne kadar saklamak istese de bir türlü başaramadığı derin bir keder. Aynaya baktığımda kendi gözlerimde görmeye alışkın olduğum keder.

9 Ocak 2021 Cumartesi

Aklımda Hep Sen - Kürşat Başar

Kürşat Başar çok severek okuduğum yazarlardan biri. Aşkı, kadını, hikayeyi çok sahici anlattığını düşünüyorum. 

Bu kitap da Ebru karakteri üzerinden işlenmiş hayatın içinden olaylarla, ağlaması, gülmesi, aşık olmasıyla tam bir kadın hikayesi. Ve bir film izlermişçesine sahne sahne canlanıyor. 

Babası tarafında küçük yaşta terk edilmiş bir kız çocuğu Ebru. Toplumda ne yazık ki fazlaca örneği bulunan bir durum. Bunun Ebru'da yarattığı travmatik etkiler, hayata zaten dezavantajlı başlayan bir kadının bu durumunun ilişkilerine, hayatının aşkı Ferhat'a yansıması... Bir kadının gözünden ve bir erkeğin kaleminden bu kadar başarılı olabilirdi. 

Daha önce Kürşat Başar'ın Başucumda Müzik isimli kitabında da bu şekilde hissetmiştim ve o kitap da beni çok etkilemişti. Bir gün onun için de bir inceleme yazısı hazırlamak istiyorum. Bu kitabı da roman severlere tavsiye ediyorum.  

Altı Çizili Cümleler

- O benim yazımdı. Her iki anlamda da...

- Hayır, aşk emek vermekle ilgili değil. Bunu artık biliyorum. O, ne senin, ne benim kafese kapatıp zaman zaman seveceğimiz gizemli bir kuş değil. Kimseye sormadan geliyor ve yine kimseye sormadan çıkıp gidiyor.

- İnsanın aklında, yüreğinde biri varken onu başkasıyla unutması imkansızdır. 

- Oysa aşkın kanıta ihtiyacı yok! Birini gördüğünde yokuştan aşağı çılgınca koşar gibi bir duygu hissediyorsan, kalbin yerinden fırlıyorsa aşıksın...

 


3 Ocak 2021 Pazar

Tarihi Değiştiren Kadınlar - Ali Çimen

 

Tarihi Değiştiren Kadınlar'ın hikayesini okuyarak başlamak istedim yeni yıla. 

Bugünlerde ne yazık ki kadınlarla ilgili hoş haberler duymuyoruz, öldürülenler, işkence edilenler... Her defasında, her biri için isyan etsek de, yeni bir haberle içimiz yanmadan gün geçmiyor.

Ali Çimen'in Popüler tarih adını verdiği dizinin bir kitabı: Tarihi Değiştiren Kadınlar. Konuşmalar, Savaşlar, Olaylar, Diktatörler, Bilginler ve bunun gibi başlıklardan oluşan diğer kitapları dizinin geri kalanı. 

Kitapta 30 adet kadından söz ediliyor. Dünya sahnesinde adı geçmiş, iyi veya kötü bir iz bırakmış 30 adet kadın. Yaşamlarının başlangıcı, dönüm noktaları, iz bırakmalarını sağlayacak gelişmeler, o dönemdeki ortam üzerine anlaşılır, günlük dilde bilgiler verilmiş. 

Her kadının kendisine ayrılan bölüm kısa notlarla bitirilmiş, bu sebeple çok akılda kalıcı. Güzel bir kitap. 

Kitapta hayatı konu edilmiş bazı kadınlar: Cleopatra, Hürrem Sultan, Hz. Hatice, Florence Nightingale, Marie Curie, Mata Hari, Rahibe Teresa, Eva Peron ve Oprah Winfrey. Her birinin yaşam öyküsünü, kendilerinin dünyaca ünlü olma sebeplerini ve yaşanan olayları ve bazılarının -ne yazık ki- hazin sonunu keyif alarak ve bilgilenerek okudum. Tavsiye ederim. 

Altı Çizili Cümleler

- "Yıkmaktan korktuğumun altını oyarım."                                                                                         Büyük Katerina

- "Kalemle, kılıcın yaptıklarından daha fazlasını yapabilirsiniz."                                                             Harriet Beecher Stowe

- "Bilimin kendi içinde inanılmaz bir güzelliği olduğuna inanıyorum. Laboratuvardaki bilim adamı, sadece bir teknisyen değil, aynı zamanda, doğanın sırları karşısında, peri masallarını büyük bir hayranlık ve şaşkınlıkla dinleyen bir çocuk gibidir."                                                                             Marie Curie

- "Sartre'la karşılaştığım zaman, her şeyi kazandığıma inanmıştım. Onun yanında kendimi gerçekleştirmem başarısızlığa uğrayamazdı. Şimdi kendi kendime şunu söylüyorum: Kurtuluşunu bir başkasında görmek, yıkılmanın en güvenli yoludur."                                                                          Simone de Beauvoir

- "Ben Mao'nun köpeğiydim. Kimi ısır dediyse, onu ısırdım."                                                              Jiang Qing

- "Hayattaki en büyük sır, aslında büyük bir sırrın olmadığıdır. Hedefiniz her ne olursa olsun, ona sadece çalışarak ulaşabilirsiniz."                                                                                                                              Oprah Winfrey

1 Ocak 2021 Cuma

Filiz Hiç Üzülmesin - Filiz Ali

 

2021'in ilk kitap incelemesi. 

Filiz Hiç Üzülmesin. Sabahattin Ali'nin objektifinden ve kızı Filiz Hanım'ın gözünden etkileyici ve hüzünlü bir yaşamöyküsü. 

Kitapta Sabahattin Ali'nin yaşamı kesitler halinde sunulurken 100'e yakın fotoğraf ile birlikte bir fotoğraf albümü gibi oluşturulmuş. 

Fotoğrafların büyük bölümü Sabahattin Ali'nin çektiklerinden oluşuyor. Kendisinin ve ailesinin bulunduğu fotoğrafların yanı sıra, bulunduğu yerlerden manzaralar da mevcut.

Kitabın hüznü ilk sayfadan başlıyor çünkü Filiz Ali kitabı annesine ve babaları siyasal, faili meçhul cinayetlere kurban giden bütün çocuklara adamış. Sabahattin Ali'nin öldürüldüğü ve uzun zaman sonra cesedinin tanınmaz halde bulunduğu dağa yaptırılmış üzerinde yazarın dizelerinin bulunduğu taş ile de bitirmiş:

"Başım dağ, saçlarım kardır,
Benim meskenim dağlardır."

Bir babanın öldürülüşü, ölüm haberinin bile çok geç alınması, bir mezar taşının bile olmaması... Bu korkunç travmatik durumun küçük bir kız çocuğunda bıraktığı izler, iyi bir çocuk olmadığı düşüncesine kapılarak kendini suçlaması... İnsan okurken çok etkileniyor. 

Çocuklar üzülmemeli...