Şubat ayının ilk kitabıyla merhaba.
Yusuf Atılgan'ı ilk kez okudum. Aylak Adam'ın da Türk Edebiyatı'nın tanınmış eserlerinden olduğunu biliyordum. Şubat 2021 bunun için doğru zamanmış :)
Kitap 4 mevsimin isimleriyle adlandırılmış 4 bölümden oluşuyor. Babasından kalan miras sayesinde çalışma ihtiyacı hissetmeyen aylak bir adamın gözünden gündelik yaşam anlatılıyor gibi görünse de, içerisinde ciddi psikolojik çözümlemeler mevcut. Günlük yaşamımızda her an karşılaşabileceğimiz, standart denilebilecek toplum insanının gel-gitleri ve derinlerde yaşadıkları acılarına tanık oluyorsunuz.
İsim kullanmayı sevmeyen hatta aidiyet hissetmeyip gereksiz bulan aylak adam, yalnız, kendini fazlasıyla düşünmeye vermiş, her gün yürürken hem kendisi hem karşılaştığı diğer insanlar üzerinde düşünen ve okurken okuru da düşünmeye sevk eden bir karakter. Bu sebeple bir roman için az sayfa sayısına sahip olmasına rağmen ağır ilerliyor çünkü gündelik hayatla ilgili basit diyerek geçiştirdiğimiz, önemsemeden atladığımız olaylarda bile sorgulanacak, sindirmeden geçilmeyecek tespitleri bulunuyor.
Mektuplar ve günlükleri de barındıran Aylak Adam'ın en önemli teması çocukluktan kalma travmalarına bağlı olarak yaşadığı sevgisizlik hissi ve maddi sıkıntı ve çalışma zorunluluğu olmadan gezerek, okuyarak, görerek yaşamak insana gerçek mutluluğu sağlayıp sağlamayacağı üzerine yaptığı sorgulama. Bakıldığında iş yaşamı stresinden uzak olmak, para kazanmak zorunda olmamak biz modern dünya kölelerine uzaktan hoş gelebilir ama işe yarama duygusundan yoksun olmak, üretme hazzından ya da verilen hizmetlere ilişkin manevi tatmin duygusundan mahrum olmak uzun vadeli gerçek mutluluğu elde etmemizi sağlamaz. Bence. Kitapta da bu sorgulama güzel işlenmiş. Ben Yusuf Atılgan'ın tarzını sevdim. Diğer kitaplarını da okuma isteği uyandırdı. Tavsiye ederim.
Herkese keyifli okumalar.
Altı Çizili Cümleler
- İnsanları yalan söyledikleri zaman dinlemeyi severim. Olmak istedikleri ama olamadıkları "kişi"yi anlatırlar.
- Bir gün sana dünyada katlanılacak tek şeyin sevgi olduğunu öğreteceğim.
- Dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. Tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır. Kimi zenginliğine tutunur; kimi müdürlüğüne; kimi işine. Ben toplumdaki değerlerin ikiyüzlülüğünü, sahteliğini, gülünçlüğünü göreli beri, gülünç olmayan tek tutamağı arıyorum: Gerçek sevgiyi!
- Hep böyleydi. Bir şey en gerektiği anda olmazdı.
- Ne yamansınız dökme kalıplarınızla; bir şeyi onlara uydurmadan rahat edemezsiniz.