31 Ocak 2021 Pazar

Ocak 2021

 

Yılın ilk ayını bitirdik bile. Ve ben çok hızlı geçtiğini düşünüyorum kendi adıma, sanki daha dün yeni yılı kutluyor gibiydik. 

Zamanını geçmesi benim için biraz göreceli aslında çünkü yılın ikinci yarısında inşallah, umarım evli, çalışan kadın rolüme giricem. Bu sebeple hem zaman geçtikçe heyecanlanıyorum hem de beni biraz daha yoğun zamanlar bekliyor. Bu sebeple mümkün olan her zamanda kitap okumaya çalışıyorum, belki sonra bu kadar zaman ayıramayabilirim.

Bu yıl için kendime 40 kitap hedefi koymuştum. Geçen yıl hedeflediğim kadar kitap okuyamamam biraz motive etti beni ve bu yıl olucak dedim. Tabi yaşayarak görücez.

Ocak ayını 7 kitapla tamamladım. 

Toplamda 2418 sayfa okudum.

Bunun için 27 saat zaman ayırdım. 

Bence verimli bir ay oldu. Okuduğum kitaplardan çok keyif aldım. Okuyup bitirdiğim gibi inceleme yazıları yazmaya da özen gösterdim ki etkisi azalmadan aktarabileyim.

Ocak ayında okuduğum tüm kitapların incelemelerini geçmiş postlarda görebilirsiniz. Umarım Şubat ayı da en az Ocak ayı kadar verimli geçer. 

Okumazsak olmaz.

Selin.








Bir Çöküşün Öyküsü - Stefan Zweig

 

Hızımı alamayıp bugün bir Stefan Zweig öyküsü daha okudum :) 

Şu ana kadar okuduğum 3 Stefan Zweig öyküsünde de dikkat ettiğim bir nokta var. Öykülerde çok az dialog bulunuyor. Buna rağmen öyküyü okumaktan hiç sıkılmıyorsunuz. Genelde hikayenin anlatımını durağanlıktan çıkarmak için konuşmalara yer verilir, anlatımda dialoglardan yararlanılır. Zweig o kadar başarılı bir öykü anlatıcısı ki buna ihtiyaç duymuyor, dialoglar olmadan da hikayeyi akıcılığını bozmadan aktarabiliyor.

Bu öyküde de kahramanımız Madame de Prie bir dönem Fransa'nın yönetimini üstlenmiş, mektuplarıyla insanların hayatlarını değiştirmiş, emirler vermiş bir kadın. Gün geliyor görevinden azledilerek sürgüne gönderiliyor. Burada önceki şaşaalı hayatının aksine acı ve yalnızlıkla başbaşa kalıyor. Çöküşü de böyle başlıyor. 

Ruhen boşluğa düşmesi sonucu yaşadıkları psikolojik tahliller yapılarak aktarılıyor. Köy yaşamı ile yaşadığı çatışma, eski günlere duyduğu özlem ve kendisini bekleyen trajik son bir kadın penceresinden çok iyi aktarılmış.

Tavsiye ediyorum, herkese keyifli okumalar.

Altı Çizili Cümleler

- Tek bir insanın diğeri için neler ifade edeceğini hiç bilmemişti, çünkü hiç yalnız kalmamıştı.

- Ruhu çoktan ölmüştü: Geriye kalan sadece bedenini öldürmekti. 

- O da kadınların çoğu gibi tümüyle başkalarının ruh halinden beslenirdi. Arzulandığı zaman güzeldi, zeki insanların arasında nüktedandı, gururu okşandığında kibirliydi, sevildiği zaman aşıktı.  

Bir Kadının Yaşamından 24 Saat - Stefan Zweig

 

Bir Kadının Yaşamından 24 Saat. Okuduğum ikinci Stefan Zweig öyküsü. 

Kitap eşini kaybetmiş soylu bir kadının tatil için yerleştiği otelde başlar. Evli bir kadının genç bir adamla kaçması ve bunun otel misafirlerince sorgulanması ile yıllar önce yaşadığı "bir" günü anlatma ihtiyacı hisseder. Ve grupta seçtiği birine kendi hikayesini anlatmaya başlar. 

Kumar tutkunu bir gençle bir kumarhanede tanışması, yüzünden çok ellerini gözlemlemesi, ondan etkilenmesi ve ona yardım etmek istemesi hikayenin temelini oluşturur. Ancak esas konu 24 saat içinde hayatta yaşanabilecek hemen her duyguyu tatmış olmasıdır. En çok da ihaneti ve öfkeyi. 

Bir haftasonu okumasında keyifle okunup tamamlanabilecek bir kitap. Ben sevdim. Stefan Zweig'in diğer öykülerini de okuma isteği uyandırdı bende. Tavsiye ediyorum. Herkese keyifli okumalar.

Altı Çizili Cümleler

- Şahsen ben insanları yargılamak yerine, onları anlamaya çalışmaktan zevk alıyorum.

Uğruna bütün hayatımı bir kenara fırlatmaya hazır olduğum bir insan için, elinin tersiyle kovalayacağı bir sinek kadar değerim yoktu. 

- Yaşlanmak artık geçmişten korkmamaktan başka nedir ki...

- O elleri milyonlarca elin arasından tanırdım.

29 Ocak 2021 Cuma

Serenad - Zülfü Livaneli

"Serenade für Nadia" 
        Maximilian Wagner

İlk kez bir Zülfü Livaneli kitabı okudum ve kitapta kayboldum. Kitaba başlayacağımı Instagram hesabımda duyurduğumda çok etkileyici bir kitap olduğunu söyleyenler oldu. Ama itiraf etmeliyim ki bu kadarını beklemiyordum. 

Hatırı sayılır uzunlukta olmasına rağmen çok kısa sürede bitirdim çünkü iş dışındaki zamanlarımın çoğunda elimden bırakamadım. Bu benim için önemli bir ölçüt çünkü her kitap okumaya devam etmek konusunda bu kadar talepkar olmuyor. Kitabı bitireli 2 gün oluyor, incelememi yeni yazabiliyorum çünkü etkisinden kurtulamadım. 

4 kadın karakter: Maya, Ayşe (Maya), Semahat (Mari) ve Nadia (Katharina)

Biz hikayeyi üniversitede memur olarak çalışan Maya'nın ağzından dinliyoruz. Maya işi gereği profesör Maximilian Wagner ile tanışıyor. Sonrasında onun hikayesini dinlemeye başlıyor. Max'ın uğruna Serenad bestelediği büyük aşkı Nadia sahneye çıkıyor. Tüm bu hikaye Maya'nın anneannesi Ayşe ve babaannesi Semahat'ın hikayeleri ile birleşiyor çünkü Nadia, Ayşe ve Semahat çok benzer hayat hikayelerine sahipler, yaşam süreleri aynı olmasa da. Bu üç kadın doğdukları coğrafya sebebiyle zulüm görmüş, saklanma zorunluluğu duymuş, ve hatta isimlerini değiştirmek zorunda kalmışlar. Nadia diğer iki kadın kadar uzun ömürlü olamamış ve ne yazık ki Max'ın da ölümsüz aşkı olarak kalmış. 

Coğrafya kaderdir diyor kitap. Nüfus kağıdında doğum yeri olarak geçen bölümden çok daha fazlası, bize seçme şansı sunulmayan doğduğumuz coğrafya... Bununla birlikte ciddi bir tarih bilgisi... Hitler'in döneminde insanlara yapılan zulümler, devletler arası bürokrasinin filler tepişirken çimenler ezilir misali günahsız insanların yaşamına mal olması, yarım kalmış hayatlar... Hepsi çok etkileyici ve akıcı anlatılmış. Okurken bitmesini istemediğim sınırlı sayıdaki kitaplardan biri olduğunu söyleyebilirim. Okumalısınız, bu hikayeye tanık olmalısınız. Keyifli okumalar.

Altı Çizili Cümleler

- Haklı olanı güçlü kılamadığımız için güçlü olanı haklı kılıyoruz.

- Hiçbir iktidar masum değildir. Bütün iktidarlar öyle ya da böyle birinin katilidir. 

- Doğrudur; kitap okumak karın doyurmuyor. Ancak karnı tok, beyni boş adamlardan çektiğimiz kadar hiç kimseden çekmedik. 

- Yanımda olmanı istiyorum diyemediğim için bu yağmur içimi ıslatıyor dediğimi nasıl anlamaz? Düpedüz, sarıl bana dedikten sonra, sarılmanın ne anlamı kalır?  

 

24 Ocak 2021 Pazar

Talebe - Tara Westover

 

Talebe bir öz yaşam öyküsü. Yazar Tara Westover, Mormon bir ailenin 7 çocuğundan biri. 

Aile dışa tamamen kapalı bir çevrede, doktorlara, bilime, eğitime inanmayan yalnızca kıyamet inancıyla var olan, tüm ihtiyaçlarını doğadan karşılayan bir yaşam stiline sahip. 

Tara babasıyla ve diğer kardeşleriyle ağır işlerde çalışır. Okulla, hastaneyle bile 16 yaşına kadar tanışmaz, zira kimliği bile çıkarılmamıştır. 

Okumaya karar verdiğinde hayatı değişir. Ailesi ile eğitimi arasında seçim yapması gerekir, dışlanır, şiddet görür. Ama vazgeçmez. Ödeyeceği bedelleri, çekeceği acıları düşünür ve buna rağmen devam eder. 

Çizeceği yolu ararken yaptığı sorgulamalar, tek başına, ailesinden uzakta verdiği hayat mücadelesi ders niteliğinde. 

Son zamanlarda okuduğum en etkileyici kitaplardan biri diyebilirim. Kesinlikle okunmalı. Tavsiye ediyorum. İyi okumalar.

Altı Çizili Cümleler

- Sadece kendine bel bağlarsan şansın daha yüksek olur.

- Hayatım bana başkaları tarafından hikaye edilirdi. Bu anlatıcıların sesleri etkileyici, zorlayıcı ve mutlaktı. Kendi sesimin de onlar kadar güçlü olabileceği aklıma hiç gelmemişti.

- Ayrılık kalıcı mı, günün birinde geri dönmenin bir yolunu bulur muyum, bilmiyorum ama bana huzur getirdiğini biliyorum. 

- Erkekler zora düşmüş, kafası durmuş bir kadını kurtarma fikrine zaten bayılır. Tek yapmam gereken kenara çekilmek ve kahramanı oynama fırsatını ona vermekti. 

15 Ocak 2021 Cuma

Füreya - Ayşe Kulin

Cumhuriyet tarihinin ilk kadın seramik sanatçısı. Füreya Koral'ın hikayeleştirilmiş yaşam öyküsü.

Bu kitapla ilgili ilk belirtmem gereken şey kitabı bugüne kadar okumamış olmam konusundaki pişmanlığım. Yaşam öykülerini okumayı çok seviyorum, bu kitabı nasıl atlamışım, hiç bilmiyorum.

Kitabın bazı bölümleri Füreya'nın ağzından anlatılıyor, bazıları ise yaşadığı dönemin siyasi, toplumsal, kültürel olayları dış anlatıcı tarafından. 

Çocukluğu, ilk genç kızlığı, Atatürk'le tanışması ve hayatı boyunca yaşayacağı kıymetli anılar, evlilikleri, sağlık problemleri, seramikle tanışması. Tüm bunlar araya giren Füreya'nın anlatımıyla bir yapboz gibi birleşiyor. 

Atatürk, 9 yaşındaki Füreya'nın hatıra defterine şu notu yazıyor: Füreya Hanım, Görüyorum ki siz çok çalışkan bir insansınız. Millet sizden çok şey bekliyor. Siz çalışmalı ve bir şeyler vermelisiniz memlekete. Bu not Füreya'ya hayatı boyunca ilham oluyor ve hayatının her aşamasında, faydalı olacak bir şeyler yapmalıyım, hayatım sabun köpüğü gibi olmamalı bakış açısından hareketle üretmeye gayret ediyor. Ve tesadüf eseri, hastayken oyalanması için getirilen toprak onun hayatını tümden değiştiriyor. 

Yaşanmışlık ve tarih kokan çok akıcı bir kitap. Hayatımızın tutkusunu bulmak için ideal bir zaman dilimi olmadığını, bunun için hiçbir zaman vazgeçmememiz gerektiğini anlatması da benim için çok kıymetli. Dili, anlatımı çok sürükleyici. Çok kısa sürede bitirdiğim bir kitap oldu. Füreya Koral'ın hikayesini artık bildiğim için çok mutluyum. Tavsiye ediyorum. Keyifli okumalar.     

Altı Çizili Cümleler

- Yaşam insanlara affetmeyi de öğretiyor, ölümü kanıksamayı da.

- Bir insanın bedeninin yatağa bağlı kalması mı daha korkunçtur, yoksa ruhunun dört duvar arasına düşmesi mi? Ben her ikisini de yaşadım, biliyorum. İnanın bana, ikincisi daha azap veriyor, hem insanın kendine, hem de etrafındakilere. 

- Evet, kesinlikle bir hiçti hayat. Bugün varsan yarın yoktun. Ve eğer bugün varolacaksan, bir anlamı, bir sevinci olmalıydı bu varoluşun.                                                 

            

11 Ocak 2021 Pazartesi

Elveda Güzel Vatanım - Ahmet Ümit

 

Elveda Güzel Vatanım... 

"Ölüm, şehirlerimizi kaybetmeyle başlar, vatanımızı kaybetmeyle neticelenir. Sahi neydi vatan? Bir toprak parçası mı, uçsuz bucaksız denizler, derin göller, yalçın dağlar, verimli ovalar, yemyeşil ormanlar, kalabalık şehirler, tenha köyler mi? Şimdi farkına varıyorum ki, benim için bir tek vatan varmış, o da sensin... Seni kaybettiğim anda vatanımı da yitirmeye başlamışım."

Selanikli Müslüman genç Şehsuvar Sami'nin Selanikli Yahudi Ester'e olan büyük aşkı. Vatanı uğruna vereceği mücadeleyle onun arasında bir tercih yaptığını sanarken aslında ikisinin de aynı şey olduğunu keşfi ve ikisini de yitirmesi. Tüm bunların ışığında, yaşam, sevmek, "serdengeçti" olmak, sadakat, ihanet üzerine ciddi sorgulamalar. Ve tarihin kronolojik olarak anlatımı. 

Kitap Şehsuvar Sami'nin büyük aşkı Ester'e 16 gün boyunca günün farklı saatlerinde yazdığı mektuplardan oluşuyor. Her mektupta hislerinden ve günlük minvalinde yaşadıklarından kısaca bahsettikten sonra tarihin sayfalarına dönüyor. Bir araya gelişleri, ayrılışları ve Şehsuvar Sami'nin Ester'i arayışı çok hüzünlü ve etkileyici. Kitabın sonunda ise karakterlerin sürprizli sonu yer alıyor. 

Ahmet Ümit'in su gibi akıp giden, yoğun tarih bilgisi ve kalabalık tarihi karakterlere rağmen bir sayfasında bile sıkmayan çarpıcı anlatımıyla bu kitabı çok severek okudum.   

Şehsuvar Sami okuduğum karakterler arasında hüzünlü hikayeleriyle iz bırakanlardan oldu. Tavsiye ediyorum.

Altı Çizili Cümleler

- Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki bırakalım yarınımızı, bugünümüzden emin olmak bile mümkün değil.

- İnsanoğlu dünyanın en büyük muammasıdır.

- İnsan tarihin rüzgarı karşısında, okyanusa düşmüş bir ceviz kabuğu gibidir. Ne kadar şuurlu davranmaya çalışırsa çalışsın, kaderi dalgaların insafına kalmıştır.

- Dediğim gibi, bir sıkıntısı vardı; ne kadar saklamak istese de bir türlü başaramadığı derin bir keder. Aynaya baktığımda kendi gözlerimde görmeye alışkın olduğum keder.