19 Şubat 2021 Cuma

Yazamadığım Romanın Öyküsü - Yiğit Okur


Yazamadığım Romanın Öyküsü. Bir gazete haberinden ilham alınarak başlandığı ifade ediliyor. Bu gazete haberi kitabı oluşturan üç bölümden birinin adı. Diğer bölümler Margörit ve Beklenmeyen Bir Rastlantı.

Gazete haberi kahramanımızın dikkatini şu şekilde çekiyor: Bâle şehrinin hayvanat bahçesindeki eşeğe cinsel tecavüzde bulunan Türk işçi beraat etti. Yargıç, eşekle cinsel ilişkiye girmek sanığın örf ve adetinde olduğu gerekçesiyle beraatine karar verdi.

Kitabın bundan sonraki bölümlerinde kahramanımız habere konu olan Türk işçiyle bir vesileyle bir araya gelip kendini onu kollarken, ona sahip çıkarken sonrasında ise akıbetini öğrenmeye çabalarken buluyor. 

Bazı bölümlerde anı yaşamak, geçmişi geçmişte bırakmak gibi sorgulamalar mevcutken, bazı bölümlerinde ise yargıcın örf ve adete dayandırarak verdiği berraat kararına ilişkin sorular soruluyor. 

Türk örf adetleri, Avrupa Birliği ile olan ilgisi üzerine ufak tespitler de mevcut. 
Kısa, yalın bir dille yazılmış, çokça dialoga yer verilmiş, kolay okunur bir kitap.
Yiğit Okur'un okuduğum ilk eseri. Diğerlerini de okuma hevesi uyandırdığını söyleyebilirim. Herkese keyifli okumalar.   

Altı Çizili Cümleler

- Hayal gücümüz asla masum değildir.

- Roman gerçek değildir ki, bir izdüşümdür. Gerçek olsa belgesel olur, belgesel de roman değildir. 

- Bakışta söz yoktur. Kaldı ki, sözcükler ne kadar yetersiz, cılız, hastalıklıdır. Anlatanla dinleyenin, yazanla okuyanın aynı titreşim içinde oldukları anlar ne kadar enderdir. Oysa bir bakış, tek bir bakış... Sözsüz, sözcüksüz...

17 Şubat 2021 Çarşamba

Eşyanın Tabiatı - Mark Miodownik

Eşyanın Tabiatı, aşağıdaki "Pek çok bakımdan alelade bir fotoğraf" açıklamasıyla 5. sayfasında yer edinmiş fotoğrafla başlıyor. Yazar dairesinin terasında çay içerken çekilmiş gerçekten sıradan bir fotoğraf. Özelliği ve kitapta yer almasının sebebi şu ki, fotoğrafta yer alan 10 adet malzeme hitabın ana konusunu oluşturuyor. 

Üstüne dünya kurduğumuz malzemelerin olağanüstü öyküleri. Çelik, kağıt, beton, çikolata, plastik, cam, porselen kitapta yer verilen malzemelerden bazıları. 

Kitap anlattığı malzemelerden ötürü teknik bilgiyle dolu sıkıcı bir kitapmış gibi hissettirse de, okumaya başladığınızda hiç de öyle olmadığını görüyorsunuz. Çok fazla görsellikten, resimlerden faydalanılmış olması malzemenin kolay tanınmasını sağlıyor. Bunun yanısıra bilimsel bilgilere daha az yer verilirken, her bir malzeme mutlaka yazarın kendi yaşamında onu ilk fark ettiği, ya da onunla ilgili ilk ilginç bilgiyi öğrendiği andan anlatılmaya başlanıyor. 

Her malzeme ile ilgili çok ilginç bilgiler var kitapta. Örneğin kırık çıkıkların tedavi sürecinde alçının içerisine sağlamlığı artırması için sargı bezi konarak uygulanması Türkler tarafından bulunmuş bir teknikmiş. 

Çikolata'nın kelime anlamı "acı su" demek imiş. 

Plastik fildişi bilardo toplarının üretiminin yüksek maliyetli olması sebebiyle kullanılmaya daha doğrusu denenmeye başlamış. 

Romalılardan önce pencerelere cam konmaz, adına da rüzgar gözü (wind eye) denirmiş. 

Elmas ve kurlun kalem ucu atom dizilimleri farklı olan aynı iki maddeymiş. 

Kitap kokusu aslında çürük kokusuymuş.

Bu ve bunun gibi başka bir çok ilginç bilgiyi okumak çok keyifliydi. Edebiyata, romanlara biraz ara vermek isteyenlere tavsiyemdir. 

Herkese keyifli okumalar.

Altı Çizili Cümleler 

- Kitaplar, toplu halde bakılınca bir kütüphaneden daha fazlasını ifade eder, kimliğimizi tanımlar.

- Kalitesiz beton, saatli bombadır ve dünyanın dört bir yanına dağılmıştır. 

- Bir nesneyi gizledikten sonra ortaya çıkararak, alma verme eylemini bir ritüel haline getiren ve o nesneyi bir armağana dönüştüren, kağıttır.

- "Elmaslar ölümsüzdür" sloganını uydurarak, tektaş nişan yüzüklerinin ebedi aşkın yegane gerçek ifadesi olduğu fikrini icat ettiler. 



13 Şubat 2021 Cumartesi

Son - Ayşe Kulin

Bir Ayşe Kulin kitabı daha. 

Aslında Kanadı Kırık Kuşlar ve Kördüğüm kitaplarının devamı ancak tek başına da güzel, akıcı, insanı saran bir hikaye.

Kitabın en başında ana kahraman veya anlatıcı olarak düşünülen karakterin sonunu okuyunca o kitabı daha hızlı bitirdiğimi fark ettim bu kitapla. Daha çekici olduğunu düşünüyorum ve bende daha fazla merak uyandırıyor.

Bu kitapta hikaye Derya'nın anlatmasıyla başlayıp tesadüfen tanıştığı Esra, eşi Hakan, babasının evinde çalışan İbo ve Nebahat, komiser Vural ve diğer karakterlerin kendi ağızlarından anlatımıyla devam ediyor. Bu tarzda anlatımı karakterlerin kendi bakış açılarından dinlediğimi hissettirdiği için daha çok seviyorum. Hem de zekice bölümlendirilmiş olması kitabı daha kolay okunur kılıyor. 

İki kadın, Derya ve Esra'nın hikayelerini ben çok sevdim.

Biri evli ve çocuklu, diğeri bekar bu iki kadının dik duruşlarını, toplum içinde yer edinmeye çalışırken radikal kararlar alma çabalarını takdir ettim. 

Tesadüfler sonucu çok kısa süreyle bir arada kalmış fakat özellikle birinin hayatının kalan bölümünde bu tanışmanın izlerini hep taşıyacağı hikayeyi çok severek okudum.

Tavsiye ediyorum.

Herkese keyifli okumalar.

Altı Çizili Cümleler 

- Denize doğru akarken, birbirine karışan nehirler gibi... Ben seni hiç unutmayacağım, sen beni hiç hatırlamayacaksın.

- Geleceği göremeyen çoğu yaşıtım gibi, ben de gergin ve çaresizdim. Boşuna dememişler, coğrafya kaderdir diye. Sadece kader mi, kederdi de!

- Gerçek hep kocaman bir keşke oluyor.

- Beni hiç düşünme... Hayat bana her koşula uymayı öğretti.
 

10 Şubat 2021 Çarşamba

Aylak Adam - Yusuf Atılgan

 

Şubat ayının ilk kitabıyla merhaba.

Yusuf Atılgan'ı ilk kez okudum. Aylak Adam'ın da Türk Edebiyatı'nın tanınmış eserlerinden olduğunu biliyordum. Şubat 2021 bunun için doğru zamanmış :)

Kitap 4 mevsimin isimleriyle adlandırılmış 4 bölümden oluşuyor. Babasından kalan miras sayesinde çalışma ihtiyacı hissetmeyen aylak bir adamın gözünden gündelik yaşam anlatılıyor gibi görünse de, içerisinde ciddi psikolojik çözümlemeler mevcut. Günlük yaşamımızda her an karşılaşabileceğimiz, standart denilebilecek toplum insanının gel-gitleri ve derinlerde yaşadıkları acılarına tanık oluyorsunuz.

İsim kullanmayı sevmeyen hatta aidiyet hissetmeyip gereksiz bulan aylak adam, yalnız, kendini fazlasıyla düşünmeye vermiş, her gün yürürken hem kendisi hem karşılaştığı diğer insanlar üzerinde düşünen ve okurken okuru da düşünmeye sevk eden bir karakter. Bu sebeple bir roman için az sayfa sayısına sahip olmasına rağmen ağır ilerliyor çünkü gündelik hayatla ilgili basit diyerek geçiştirdiğimiz, önemsemeden atladığımız olaylarda bile sorgulanacak, sindirmeden geçilmeyecek tespitleri bulunuyor.

Mektuplar ve günlükleri de barındıran Aylak Adam'ın en önemli teması çocukluktan kalma travmalarına bağlı olarak yaşadığı sevgisizlik hissi ve maddi sıkıntı ve çalışma zorunluluğu olmadan gezerek, okuyarak, görerek yaşamak insana gerçek mutluluğu sağlayıp sağlamayacağı üzerine yaptığı sorgulama. Bakıldığında iş yaşamı stresinden uzak olmak, para kazanmak zorunda olmamak biz modern dünya kölelerine uzaktan hoş gelebilir ama işe yarama duygusundan yoksun olmak, üretme hazzından ya da verilen hizmetlere ilişkin manevi tatmin duygusundan mahrum olmak uzun vadeli gerçek mutluluğu elde etmemizi sağlamaz. Bence. Kitapta da bu sorgulama güzel işlenmiş. Ben Yusuf Atılgan'ın tarzını sevdim. Diğer kitaplarını da okuma isteği uyandırdı. Tavsiye ederim.

Herkese keyifli okumalar.

Altı Çizili Cümleler

- İnsanları yalan söyledikleri zaman dinlemeyi severim. Olmak istedikleri ama olamadıkları "kişi"yi anlatırlar.

- Bir gün sana dünyada katlanılacak tek şeyin sevgi olduğunu öğreteceğim.

- Dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. Tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır. Kimi zenginliğine tutunur; kimi müdürlüğüne; kimi işine. Ben toplumdaki değerlerin ikiyüzlülüğünü, sahteliğini, gülünçlüğünü göreli beri, gülünç olmayan tek tutamağı arıyorum: Gerçek sevgiyi!

- Hep böyleydi. Bir şey en gerektiği anda olmazdı.

- Ne yamansınız dökme kalıplarınızla; bir şeyi onlara uydurmadan rahat edemezsiniz. 

 

31 Ocak 2021 Pazar

Ocak 2021

 

Yılın ilk ayını bitirdik bile. Ve ben çok hızlı geçtiğini düşünüyorum kendi adıma, sanki daha dün yeni yılı kutluyor gibiydik. 

Zamanını geçmesi benim için biraz göreceli aslında çünkü yılın ikinci yarısında inşallah, umarım evli, çalışan kadın rolüme giricem. Bu sebeple hem zaman geçtikçe heyecanlanıyorum hem de beni biraz daha yoğun zamanlar bekliyor. Bu sebeple mümkün olan her zamanda kitap okumaya çalışıyorum, belki sonra bu kadar zaman ayıramayabilirim.

Bu yıl için kendime 40 kitap hedefi koymuştum. Geçen yıl hedeflediğim kadar kitap okuyamamam biraz motive etti beni ve bu yıl olucak dedim. Tabi yaşayarak görücez.

Ocak ayını 7 kitapla tamamladım. 

Toplamda 2418 sayfa okudum.

Bunun için 27 saat zaman ayırdım. 

Bence verimli bir ay oldu. Okuduğum kitaplardan çok keyif aldım. Okuyup bitirdiğim gibi inceleme yazıları yazmaya da özen gösterdim ki etkisi azalmadan aktarabileyim.

Ocak ayında okuduğum tüm kitapların incelemelerini geçmiş postlarda görebilirsiniz. Umarım Şubat ayı da en az Ocak ayı kadar verimli geçer. 

Okumazsak olmaz.

Selin.








Bir Çöküşün Öyküsü - Stefan Zweig

 

Hızımı alamayıp bugün bir Stefan Zweig öyküsü daha okudum :) 

Şu ana kadar okuduğum 3 Stefan Zweig öyküsünde de dikkat ettiğim bir nokta var. Öykülerde çok az dialog bulunuyor. Buna rağmen öyküyü okumaktan hiç sıkılmıyorsunuz. Genelde hikayenin anlatımını durağanlıktan çıkarmak için konuşmalara yer verilir, anlatımda dialoglardan yararlanılır. Zweig o kadar başarılı bir öykü anlatıcısı ki buna ihtiyaç duymuyor, dialoglar olmadan da hikayeyi akıcılığını bozmadan aktarabiliyor.

Bu öyküde de kahramanımız Madame de Prie bir dönem Fransa'nın yönetimini üstlenmiş, mektuplarıyla insanların hayatlarını değiştirmiş, emirler vermiş bir kadın. Gün geliyor görevinden azledilerek sürgüne gönderiliyor. Burada önceki şaşaalı hayatının aksine acı ve yalnızlıkla başbaşa kalıyor. Çöküşü de böyle başlıyor. 

Ruhen boşluğa düşmesi sonucu yaşadıkları psikolojik tahliller yapılarak aktarılıyor. Köy yaşamı ile yaşadığı çatışma, eski günlere duyduğu özlem ve kendisini bekleyen trajik son bir kadın penceresinden çok iyi aktarılmış.

Tavsiye ediyorum, herkese keyifli okumalar.

Altı Çizili Cümleler

- Tek bir insanın diğeri için neler ifade edeceğini hiç bilmemişti, çünkü hiç yalnız kalmamıştı.

- Ruhu çoktan ölmüştü: Geriye kalan sadece bedenini öldürmekti. 

- O da kadınların çoğu gibi tümüyle başkalarının ruh halinden beslenirdi. Arzulandığı zaman güzeldi, zeki insanların arasında nüktedandı, gururu okşandığında kibirliydi, sevildiği zaman aşıktı.  

Bir Kadının Yaşamından 24 Saat - Stefan Zweig

 

Bir Kadının Yaşamından 24 Saat. Okuduğum ikinci Stefan Zweig öyküsü. 

Kitap eşini kaybetmiş soylu bir kadının tatil için yerleştiği otelde başlar. Evli bir kadının genç bir adamla kaçması ve bunun otel misafirlerince sorgulanması ile yıllar önce yaşadığı "bir" günü anlatma ihtiyacı hisseder. Ve grupta seçtiği birine kendi hikayesini anlatmaya başlar. 

Kumar tutkunu bir gençle bir kumarhanede tanışması, yüzünden çok ellerini gözlemlemesi, ondan etkilenmesi ve ona yardım etmek istemesi hikayenin temelini oluşturur. Ancak esas konu 24 saat içinde hayatta yaşanabilecek hemen her duyguyu tatmış olmasıdır. En çok da ihaneti ve öfkeyi. 

Bir haftasonu okumasında keyifle okunup tamamlanabilecek bir kitap. Ben sevdim. Stefan Zweig'in diğer öykülerini de okuma isteği uyandırdı bende. Tavsiye ediyorum. Herkese keyifli okumalar.

Altı Çizili Cümleler

- Şahsen ben insanları yargılamak yerine, onları anlamaya çalışmaktan zevk alıyorum.

Uğruna bütün hayatımı bir kenara fırlatmaya hazır olduğum bir insan için, elinin tersiyle kovalayacağı bir sinek kadar değerim yoktu. 

- Yaşlanmak artık geçmişten korkmamaktan başka nedir ki...

- O elleri milyonlarca elin arasından tanırdım.